Blog

Kıbrıs Sorunu’nda Güven Yaratıcı Önlemlerin önündeki engeller


Oshan Sabırlı tarafından hazırlanan “Kıbrıs Sorunu’nda Güven Yaratıcı Önlemlerin önündeki engeller” başlıklı yüksek lisans tezi, son altmış yılda Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumları arasında gerçekleşen müzakere süreçlerinin kronolojisini yapmak,…

Oshan Sabırlı tarafından hazırlanan “Kıbrıs Sorunu’nda Güven Yaratıcı Önlemlerin önündeki engeller” başlıklı yüksek lisans tezi, son altmış yılda Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumları arasında gerçekleşen müzakere süreçlerinin kronolojisini yapmak, taraflar arasındaki ana anlaşmazlıkları belirlemek, güven oluşturma sürecinde kaydedilen ilerlemeyi tanımlamak ve iki toplumun birbirleri ile daha iyi ilişki kuramamasına neden olan engelleri not etmek hedeflendi.

Tez kapsamında, çözüm müzakereleri ile birlikte Güven Yaratıcı Önlemlerin (GYÖ) taraflara sunuluşu analiz edilirken, GYÖ’ler kapsamında temel hükümlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Tez ile hayata geçen veya hayata geçemeyen GYÖ’lerin durumlarına göz atıldı.

Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüzlüğü ve yapılan müzakerelerde ilerleme sağlanamaması beraberinde bir dizi problemi de getirmektedir. 1 Mayıs 2004 tarihinde hala ateşkes konumunda olan sorunlu bir ada olan Kıbrıs’ı içine alacak şekilde genişleyen Avrupa Birliği (AB), çözülmemiş bir soruna da müdahil olmuştur. Doğu Akdeniz’de artan hidrokarbon arayışları ve buna bağlı olarak yaşanan gerginlikler, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge ve navtex kavramlarının gölgesinde yaşananlar, Kıbrıs Sorunu’nun bir an önce çözümlenmesini daha da gerekli kılmaktadır. Öte yandan Kıbrıs’ın kuzeyinde, Kıbrıslı Türklere, spordan kültür-sanata, iletişiminden turizme, ekonomiden eğitime kadar birçok alanda uygulanan insanlık dışı ambargolar uluslararası devletler tarafından gerçekleştirilen bir insan hakları ihlali olarak sürüp gitmektedir. Gerek 1963-1974 yılları arasında gerçekleşen toplumlararası çatışmalar, gerek Yunanistan’ın 15 Temmuz 1974’te adada gerçekleştirdiği askeri darbe, gerekse Türkiye’nin 15 Temmuz ve 14 Ağustos 1974 tarihlerinde gerçekleştirdiği askeri harekâtlar nedeni ile evinden göç eden ve bir daha evine, eski mülkiyetine dönemeyen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar için de çözümün gerekliliği bir realite şeklinde ortada durmaktadır.

Kıbrıs’ta iki toplumlu bir çözüme ulaşılmasını sağlayacak karşılıklı bir güven ortamının olmadığı, her geçen gün çözüme ulaşılmasının daha da karmaşık bir hal aldığı bilinmektedir. Kıbrıs’ta, iki toplumu birbirine yaklaştırmak GYÖ’lerin devreye koyulması ile mümkündür. Bu güne kadar onlarca farklı GYÖ Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumları tarafından önerilmiş, bunların bazıları hayata geçirilebilmiştir.

Kıbrıs çözüm müzakerelerinde, iki kesimin eş zamanlı olarak referanduma götürebileceği bir ortak anlaşmaya ulaşamaması, gerçekleşen müzakere süreçlerinin tıkanması, hayatı kolaylaştırmak ve ilişkileri güçlendirmek için GYÖ’ler üretilmesi ve bunların hayata geçmesi konusunda da ciddi sıkıntıları yaşanmaktadır. Mevcut durum, her geçen gün iki toplumu günden güne daha da ayrışmasına neden olmaktadır.

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

Problem

Kıbrıs Müzakere süreçlerinde yıllardan bu yana Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderliklerinin, BM gözetiminde gerçekleştirdiği görüşmeler çerçevesinde iki toplumunda benimsediği bir çözüme ulaşılabilmesi bugüne kadar mümkün olamamıştır. Her ne kadar GYÖ’ler çözümün yerini tutamasa da, hayata dokunması, toplumların hayatında katma değer katması nedeni ile problemli bölgelerde ciddi kazanımlar sağlamaktadırlar. Kıbrıs’ta olası bir çözüm öncesinde, adada yaşayan iki toplumun hayatını kolaylaştıracak önlem ve uygulamalar, tek taraflı veya karşılıklı olarak toplumlar arasında güven inşasına zemin oluşturacaktır. GYÖ’ler çözüm için bir lokomotif görevi görebilirken, iki toplum arasında mevcut olan güven bunalımını aşmak, iki toplumun birbirini daha yakından tanıması için önemli bir araç konumundadır. Olası bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikli olarak iletişim kanallarının daha da güçlenmesi, karşılıklı olarak yeni köprülerin kurulabilmesi, önyargı ve düşmanlıktan aranılabilmesi için GYÖ’lere ihtiyaç bulunmaktadır. Bugüne kadar Kıbrıs adasında birçok GYÖ tek taraflı olarak veya iki toplumun onayı ile devreye girebilmiştir. Fakat süreç içerisinde yine birçok farklı GYÖ gündeme gelirken bunların çok büyük oranda doğrudan reddedildiği, uygulama çalışmalarında teknik sorunların olduğu gözlemlenmiştir. Hem Kıbrıslı Türkler, hem de Kıbrıslı Rumlar için, karşı toplumdan gelen GYÖ’lere kuşku ile bakılması, GYÖ tekliflerinin reddine neden olmuştur.

BM Güvenlik Konseyi raporlarına “adadaki siyasi gerilimler ve güvensizlik ortamının GYÖ’lerin uygulanmasını engellemeye devam ettiği” (UN-S/2021/1110, 2021) şeklindeki ifadelerin girdiği gözlemlenmektedir. Öte yandan adanın iki kesiminde de GYÖ’lere farklı endişeler ile bakıldığı, güven yaratmak veya güven artırmaktan ziyade farklı amaçlar güdüldüğü de göze çarpmaktadır.

  • GYÖ’lerin önündeki engeller nelerdir?
  • Neden GYÖ’ler kuşku ile bakılmaktadır?
  • GYÖ’ler, çözüm müzakerelerinin önüne mi geçmeye çalışıyor?
  • GYÖ’ler toplumlar arasında güven inşa etmesi gerekirken, siyasi manevra mı şeklinde uygulamaya çalışıyor?

Bu ve benzer soru ve sorunlar GYÖ’lerin önündeki engelleri tanımlamak adına ana sorunu teşkil etmektedir.

Kıbrıs adasında çözümün kendisi en önemli güven yaratıcı önlem olacaktır.

 

 

Amaç

Bu tezin amacı, 1963 – 1974 yılları arasında Kıbrıs’ta gerçekleşen toplumlararası çatışmalar sonrasında, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak hedefi ile gerçekleştirilen müzakereler kapsamındaki GYÖ’leri ele almaktır. Gerek uluslararası aktörler gerekse Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının GYÖ’ler kapsamında attığı adımlar içerisinde başarıyla yürürlüğe giren, reddedilen veya beklemeye alınan önerileri incelenerek 1974 – 2022 yılları arasındaki yaklaşık 50 yıllık süreç içerisinde GYÖ’lerin hangi aşamalardan geçtiği, ne gibi sorunların ve endişelerin ortaya çıktığı değerlendirilmektedir. Kıbrıs bağlamında resmi olarak, BM Genel Sekreteri Butros Gali ile birlikte literatüre 1993 yılında giren GYÖ’ler,  toplumlar arasında karşılıklı olarak resmi veya gayri resmi güven inşa etme önlemleri olarak, farklı şekillerde devreye konulmuş veya devreye konulması için önerilerde bulunulmuştur. Uluslararası toplum nezdinde, zaman zaman GYÖ’ler kapsamında müzakere/çalışma yapıldığı gözlemlenen, tarafların farklı endişelerine neden olan bazı GYÖ tekliflerinin hiçbir zaman yürürlüğe giremediği göze çarpmaktadır. Kıbrıs sorunun sürekliliği nedeni ile tarafların bazı GYÖ’ler karşısında pozisyon değiştiği, uygulamaya geçmesi imkânsız gibi gözüken bazı GYÖ’lerin ise süreç içerisinde hayata geçebildiği kayıtlara geçmiştir.

Bu yüksek lisans tezi kapsamında neden bazı GYÖ’lerin yürürlüğe giremediği, bu önerilerin amacının özünde güven inşası olup olmadığı değerlendirilecektir.

Tarafların GYÖ’ler çerçevesinde kaygılarının olduğu ve “milli söylem” çerçevesinde bu kaygıların sürecin kilitlenmesine yol açtığı bilinmektedir.

Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum siyasi tutumları çerçevesinde, Kıbrıs Türk Liderliği’nin, “KKTC’nin varlığı”, “uluslararası tanınma”, “eşit devlet” gibi yaklaşımlar üzerinden politikalar geliştirmeye çalışması Kıbrıs Rum Liderliği’nin sert tepkisine neden olmaktadır. Kıbrıs Rum Liderliği’nin Kuzey Kıbrıs’taki otoriteyi tanımayışı, Cumhurbaşkanı (“toplum lideri” olarak) dışındaki resmi yetkililer ile temastan kaçınması, sürekli Türkiye’yi muhatap olarak almaya çalışması ve atılacak adımlarda/yaşanacak gelişmelerde benzer kaygılar GYÖ’lerin reddinde önemli role sahiptir. Tez kapsamında olası yaklaşımlar, reddedilen GYÖ’ler derinlemesine incelenecektir.

 

Araştırmanın Metodolojisi

Toplumlar içindeki farklı gruplar arasındaki etnik veya diğer çatışmalar, dünyanın birçok bölgesinde bölünmelere yol açabilmektedir. Bu yüksek lisans tezi, çatışmaların odağında Kıbrıs Sorunu’na odaklanmaktadır. Daha spesifik olarak, ilgili taraflar arasındaki Doruk Anlaşmaları ile başlayan ve süreç içerisinde farklı müzakere aşamalarında iki taraflı veya tek taraflı olarak, olası yakınlaşmalar ve ayrılıkların tam merkezinde bulunan GYÖ’ler değerlendirilirken ve bu tarihsel dönemeçlerde özellikle uzlaşı ve uzlaşmazlıklar ortaya konulmuştur.

Tezde ‘Müzakereci Demokrasi’nin teorik çerçevesi araçsal olarak kullanılmıştır. Bu çalışmanın gerçekleştirilmesi için, BM, AB, KKTC, Güney Kıbrıs, TC ve Yunanistan Cumhurbaşkanlıkları ile Dışişleri Bakanlıkları,  resmi web siteleri ve belgeleri birincil kaynaklardan materyaller kullanılmıştır. İkincil kaynakları olarak kitaplar, bilimsel makaleler ile günlük basınında elektronik ortamda yer alan makaleler kullanılmıştır. Türk Ajansı Kıbrıs (TAK), Kıbrıs Haber Ajansı (CNA), Anadolu Ajansı (AA) gibi resmi haber ajansları öncelikli haber kaynağı olarak kullanılırken, Kıbrıs Türk-Rum gazete ve haber sitelerinin yanında Türkiye ve Yunanistan’dan gazete ve haber siteleri de kaynak olarak kullanılmıştır.

 

Araştırmanın Amacı ve Önemi

Kıbrıs Sorunu bağlamında çözümsüzlük her geçen gün, başta adada yaşayan Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarına, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilere, ekonomik ve siyasi bağlamda fayda sağlamamaktadır. Diğer taraftan adadaki çözümsüzlük Akdeniz’de de stabil olmayan bir atmosferin kaynağı olmaktadır. Yapılan toplumlar arası görüşmeler bir sonuca ulaşmasa da, çözüm öncesinde, iki toplumu bir birine yaklaştıracak girişimler, çözüm müzakerelerine ve güven tesis edilmesine zemin oluşturmak anlamında fayda sağlayacaktır. Bu çerçevede Güven Yaratıcı Önlemlerin önündeki engelleri saptamak, bu önlemlerin önündeki engellerin giderilmesini sağlamak ve alternatiflerin neler olduğunu kaydetmek sürece ışık tutmak anlamında öneme haizdir.

 

Araştırmanın Yöntemi ve Sınırlılıklar

Kıbrıs Müzakereleri yarım asrı aşkın bir süredir devam eden bir süreçtir. Kıbrıs sorununu çözmek bağlamında, müzakerelerde, doğası gereği karşılıklı al-ver, önemli bir metottur. Bu nedenle müzakere masasında ele alınan konular olası toplumsal baskınlardan etkilenmemesi için gizlilikle yürütülmektedir. Çoğu zaman müzakereler çerçevesinde yapılan görüşmeler resmi olarak akademik çevreler ve kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Müzakere içerikleri, yapılan pazarlıklar, al-ver ve detaylar genellikle resmi basın bildirisi veya basın açıklaması şeklinde olmak yerine, “sızdırma” yolu ile basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Bu araştırma çerçevesinde, Kuzey ve Güney Kıbrıs toplum liderlikleri veya Dışişleri Bakanlıkları kaynakları ile BM ve AB kaynakları gibi birincil kaynaklar kullanılmaya çalışılmıştır. Ancak GYÖ önerileri ile ilgili olarak yapılan incelemelerde kaynaklar yoğunluklu olarak basın kaynakları olarak derlenebilmiştir. Özellikle uygulamaya giremeyen bazı GYÖ paketlerinin basına yansımaması bu bilgilere erişimi güçleştirirken, eksik bilgilerin olması muhtemeldir.

Öte yandan Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde değişen toplum liderleri ile uluslararası konjonktürle değişimler ve gelişmeler Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu veya olumsuz ivmeler kazandırmaktadır. Araştırma Kıbrıs Sorunu’nun en önemli çözüm girişimleri olan 1977 (Denktaş – Makarios) – 1979 (Denktaş – Kiprianu) Doruk Anlaşmaları ile 2004 Annan Planı Referandumu’nun hemen öncesi ve 2022 yılı sonuna kadar ortaya konulan GYÖ önerilerini ve GYÖ paketlerini kapsamaktadır.

“GYÖ önerisi” olarak doğrudan bahsedilmese de, iki toplum liderliğinin direk işbirliği veya görevlendirdiği komitelerin yaptığı bir çok çalışma veya uygulama, iki toplum ilişkilerinde önyargıların kırılmasına ve güven artırmaya yönelik, çok ciddi kazanımlar sağlanmasına da neden olmaktadır. Kültürel mirasın korunması çerçevesinde yapılan onlarca tarihi-kültürel-dini mekânın renovasyonu çalışmaları, iki toplumlu kültür sanat etkinlikleri ve bu bağlamda tiyatro gösterileri ile konserler gibi dikkate değer etkinlikler de bu bağlamdadır. Hatta özellikle eğitim alanında binlerce Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum öğrenciyi ve öğretmeni bir araya getiren “Imagine” isimli proje ve bu proje kapsamında yapılan ayrı ayrı çalışmalar bunlara örnek olarak verilebilmekte ve geniş şekilde detaylandırılamamaktadır.

 

 

 


Leave a comment

Your email address will not be published.