Blog

2.Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat


1994 öncesini yani Bakan olmadan önceki yılları özlediğini ifade eden Talat, kravat takmadığı, takım giymediği, motosiklet kullandığı zamanları özlediğini kaydetti. Talat, eskiden yapıp şimdi yapamadıklarını Detay’a değerlendirdi.
 	Cumhurbaşkanı Derviş…
  • 1994 öncesini yani Bakan olmadan önceki yılları özlediğini ifade eden Talat, kravat takmadığı, takım giymediği, motosiklet kullandığı zamanları özlediğini kaydetti. Talat, eskiden yapıp şimdi yapamadıklarını Detay’a değerlendirdi.
  • Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun çözüm konusunda mutfakta olduğundan dahi kuşkuları olduğunu belirten Mehmet Ali Talat, iddia edildiği gibi 3 ayda çözüm olmasının imkânsız olduğunu kaydetti.
  • 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiği dönem sonrasında, Cumhurbaşkanı Dr.Derviş Eroğlu ve eski Başbakan İrsen Küçük’e kırgın olduğunu, kırgınlığını geçmediğini de ekledi.

 Oshan Sabırlı

2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, hem müzakere sürecini, hem özel yaşamını hem de iç siyaseti Oshan Sabırlı’ya değerlendirdi.  Mehmet Ali Talat, bakanlık görevinden önceki hayatını çok fazla özlediğini itiraf ederken, Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldığında, kendisine yöneltilen iftiralar nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığı ve travmayı da anlattı.  Talat, Cumhurbaşkanı Dr.Derviş Eroğlu ve eski Başbakan İrsen Küçük’e kırgın olduğunu, kırgınlığını geçmediğini de ekledi.

 

Bakan olduktan sonra ailesine zaman ayıramadığından da bahseden Talat, çocuklarını eşinin büyüttüğünü, onlara yeterince zaman ayıramadığını söyledi. Talat sistemi de eleştirdi ve “ne kadar kötü bir sistem kurduğumuzu bizzat yaşadığım bir dönem oldu” diyerek, KKTC’de kurumsallaşmamış bir devlet yapısı olduğunu vurguladı.

 

“Özgürlüğümü özlerim”

Cumhurbaşkanlığı görevinden sonraki hayatını gazetemize anlatan Talat, şöyle konuştu: “Gece saat 12-1 civarı yattığını her sabah da saat 7.00’de kalktığını söyleyen Talat, “biyolojik saatim kuruludur. Genelde alarm çalmadan saat 7’de uyanırım” dedi.

Talat, ‘Cumhurbaşkanı olmadan önceki hayatını özler mi’ sorusunu da, “Yoo özlemem, daha öncesini özlerim” şeklinde yanıtladı.

1994 öncesini yani Bakan olmadan önceki yılları özlediğini ifade eden Talat, şunlar söyledi: “Çok özgürdüm o zaman, mesela kıravat filan takmazdım, takım giymezdim. Motosiklet kullanırdım, kendi işimi yapardım. Daha sık bahçeye giderdim, hatta günümün bir kısmını orada geçiririrdim. Bahçede oturup kitap, gazete okurdum. Bunların hiçbirini şimdi yapamıyorum.”

 

“Alışverişi ben yapıyorum”

Siyasete atılmadan önce buzdolabı ve beyaz eşya tamircisi olduğunu belirten Talat, şimdilerde de, arkadaşlarının evine gittiğinde tamir işlerinde yardımcı olduğunu söyledi. Ev alışverişlerini kendisinin yaptığını da anlatan Talat, “eşim yoğun olduğu için alışverişleri ben yapıyorum. Eşim liste yapıyor, listeye ve tabi kendi istediklerime göre evin alışverişlerini ben yapıyorum” dedi.

 

“Eşimden ve babamdan izin aldım”

Hayatında önemli kararlar vermesi gerektiğinde eşi ile istişare ettiğini belirten 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, özellikle başbakan olması öncesinde eşinden izin aldığını da sözlerine ekledi. Talat siyasette olması nedeni ile ailesine çok fazla zaman ayıramadığını da kaydetti. Talat siyaset ve aile yaşamı hakkında şunları söyledi;

“Çocuklarımın ikisi de büyüdüler ve evlendiler. Eşim de geç vakte kadar çalışıyor, labaratuvarı var. Dolayısıyla birbirimize çok zaman ayıramıyoruz doğrusu.  Çocuklarım küçükken, onlara eşim baktı. Çünkü onların büyüme çağında, 1994 yılında ben bakan oldum. Ondan sonra artık ben zaman ayıramadım. Eşim ise bu durumdan şikâyetçi olmadı. Bakan olurken eşimden ve babamdan izin aldım. Eşime; ‘bu çocukların babası da sen olacaksın’ dedim. Her akşam hem yemek götürdüğüm hem de ziyaret ettiğim babamaysa; ‘artık bu kadar sık gelemeyebilirim’ dedim, o da ‘zararı yok’ dedi ve öyle izin alarak başladım.”

 

“Kurduğumuz kötü sistemi bizzat yaşadım”

Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdikten sonraki süreçte hayatında nelerin değiştiğinin sorulduğunda ise Mehmet Ali Talat, o dönemi ve yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Benim için ne kadar kötü bir sistem kurduğumuzu bizzat yaşadığım bir dönem oldu bu dönem benim için. Hani bazen KKTC eleştirilir. Ama hakketen kurumsallaşmamış bir devlet yapısı var”

 

“Ben de aynı muameleyi bekliyordum”

“Ben başbakandım, seçimi kazanmış ancak görevi devralmamıştım. Benim cumhurbaşkanlığına gelişimde, Denktaş Bey beni aradı ve ‘Cumhurbaşkanlığı’nı size devrediyorum. Serdar bana bir ofis ayarladı, oraya gideceğim. Bir talimat ver de orayı bir tefriş etsinler’ dedi. Ben de ‘olur yaparız, ama bence siz oradaki eşyalarınıza alıştınız. Bence istediklerinizi oradan alın, eksiklikleriniz olursa alırız. Hem alışmış olduklarınızı almış olursunuz, hem de bana orayı istediğim gibi düzenleme fırsatı verirsiniz’ demiştim. Ama bu bir anlayış, bir kültür, bir olgunluk meselesidir. Ben görevi bıraktığımda, aynı muameleyi bekliyordum. Ben de aynısını yaptım ve Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu aradım. Bana ‘müsteşarlarımız konuşsun, halletsin’ dedi. Müsteşarlar konuştu ve anlaştılar. Müsteşarım Hasan Sarıca, O’nun müsteşarı da Mustafa Tokay’dı.

 

“Büyük bir travmaydı benim için”

“Yer kiralanacaktı, eşyalar konusunda da Denktaş Bey’e yaptığımızın aynısını yapalım’ dedik. Ben daha görevdeyken, yine dönemin Başbakanı olan Eroğlu’nu aradım ve eşyaları nereye taşıyacağımı sordum. ‘Vallahi ben görevi devrettim, bakanlar kurulundan ayrıldım yeni bakanlar kurulu karar versin’ dedi. Kaç zaman sonra bakanlar kurulu toplanacak da karar versin. Bu arada da kendi gazetelerinde, ‘Talat Sarayı yağmaladı’ diye bir haber çıktı. Bu benim tabi çok ağrıma gitti. Hayatımda ilk ve son defa böyle bir suçlamayla karşılaştım. Hala kırgınlığım var tabi, büyük bir travmaydı benim için. Bir yıl ofis konusunda hiçbir şey yapmadılar. Çardağın altında, görüştüm, misafir kabul ettim, röportaj verdim. Yabancıları ve Türkiye’den gelen konukları kabul ettim. Sonra hava kışladı, bu kez de evde üst katı mekân haline getirdim.”

 

“Ülkede kurumsallaşmamış bir idare var”

“Sonra bir gün, Gönyeli Belediye Başkanı, ‘böyle kepazelik olmaz, biz belediye olarak sana ofis imkânı sağlayacağız’ dedi. Belediye Meclisi ofis sağlanması için karar aldı. Bunun üzerine hükümet tabi bu rezilliği daha fazla sineğe çekemedi ve ofis kiralama kararını verdi” dedi. Talat başta Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu olmak üzere eski Başbakan İrsen Küçük’e de kırgın olduğunu belirtti. Kırgın mısınız? Sorusuna şu cevabı verdi;

“Kırgın olmaya kırgınım. Başoyuncu Eroğlu’dur ama gecikmede İrsen Bey’in de rolü var. Çünkü İrsen Bey başbakandı ve istese bu sorunu hemen çözerdi. Burada anlayış farkı var. Ben yaptığım muameleyi görmedim. Ben vefanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu çok acı birşeydir aslında. Kurulan devletin ne kadar kurumsallaşmadığını gösteren birşeydir. Hâlbuki Türkiye’deki gibi yasal bir düzenleme olsa, o görevden ayrıldığında devletin ne gibi imkânlarının sağlanacağı bilinir.”

 

“Biz Denktaş Bey’e gereğinden de fazla verdik”

“Hatta biz Denktaş Bey’e gereğinden de fazla verdik. Hem Denktaş Bey’e araba verdik, hem eşine verdik. Bunları normal gördük, normaldir de. Kıbrıs’ın tarihine mal olmuş bir lider. Ama bana bir ofis bile öngörülmemesi çok kötü birşeydi tabi. Neyse o günleri geçirdik sonuçta. Umarım kurumsallaşma bundan sonra gerçekleşir. Tabi anlayış da önemlidir.”

 

“Liderler müzakere masasını terketti”

Kıbrıs müzakere sürecini değerlendirmesi istenen ve müzakereleri nasıl takip ettiği sorulduğunda ise Mehmet Ali Talat, “vallahi genelde tutanakları izliyorum. Birara Cumhurbaşkanlığı gönderiyordu. Yeni sezonda kesti. Ben Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla okuyorum” dedi.  Talat, müzakerelerin seviyesinin düşürüldüğünü söyleyerek, “Eroğlu şuanda görüşmelerle hiç ilgilenmiyor, temsilciler görüşüyor. Liderler buluştuklarında sohbet ediyorlar. Ben Sayın Eroğlu’nun mutfakta olduğundan dahi kuşkuluyum” dedi.

 

“3 ayda çözüm imkânsız”

Liderlerin müzakere masasını tamamen terkettiğini görüşünü belirten Talat, müzakere sürecini şöyle değerlendirdi: “Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi 3 ayda sorunun çözüleceği açıklamaları mümkün değildir. Liderler genel prensiplerle ilgili dahi konuşmuyorlar. Yüzeysel açıklamalar yapılıyor. Geçmiş mutabakatların akıbetini bile konuşmadılar ve bu işi temsilcilere bıraktılar. 3 ayda ortak yeni bir yakınlaşma kâğıdı bile hazırlanamaz. Görüşmelerle ilgilenmeyince yarın daha fazla şeyi beğenmeyebilir. Eroğlu, istemez demek istemiyorum, ancak çok temkinli, Rum tarafı da temkinlidir. Her iki taraf da temkinli olunca böyle olmuyor.”

 

“Kıbrıslı Türkler için büyük bir travma yarattı”

2003-2004 yıllarındaki toplumsal algı ile şuandaki toplumsal algıyı karşılaştırması istenen Mehmet Ali Talat, bunu şöyle değerlendirdi:

“O zaman çözüme karşı olan, Denktaş- Eroğlu iktidarı vardı. AB üyeliği kapının arkasındaydı. AB üyeliğinin gerçekleşmesi için, Kıbrıslı Rumların da Türklerin de evet demesi bekleniyordu. Eğer Rumlar hayır deseydi AB dışında kalacaktı. Dolayısıyla halk çözüm için ayaktaydı. Sonra 2003 Mart’a kadar Denktaş’ın reddetmesiyle büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Seçimler oldu, hükümeti ben kurdum yeniden canlandı. Ama Rum tarafı AB’ye giriş anlaşmasını imzalamıştı. Bir yıl sonra AB’ye girecekti. Dolayısıyla Rum tarafı ‘evet’ demek zorunda değildi. Nitekim demedi. O da Kıbrıslı Türkler için büyük bir travma yarattı. O yüzden bugün hareketlilik görmüyoruz. Ancak yapılan anket çalışmalarından görüyoruz ki, çok çok büyük bir çoğunluk çözüm istiyor.”

 

“Hükümet uyumsuz ve yavaş”

Şuandaki mevcut hükümeti başarılı bulup bulmadığının sorulduğu Mehmet Ali Talat, hükümetin yavaş hareket ettiğini söyledi. Talat “şuandaki hükümette hem uyumsuzluk oluyor, hem de biraz yavaş hareket ediliyor. Bu dönüşümleri ben şahsen daha hızlı isterim. Tabi bunun iç nedenlerini ben bilemem. Uyumsuzluktan mı kaynaklanıyor, bürokrasiden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. Bürokrasinin da hala direndiğini ve değişime ayak dirediğini de görüyorum” dedi.

 

“15 günde hükümet 2 günde program olmaz”

CTP ve DP-UG koalisyonu ile kendi dönemindeki CTP- DP koalisyon sürecini değerlendirmesi istenen Talat şöyle konuştu:

“Nispeten evet daha uyumlu hükümet süreci yaşadığımız doğrudur. Ama bana göre bugünkü uyumsuzluğun en önemli nedeni hükümet kurma mekanizmasıdır. 15 günde hükümet kurulur. 2 günde de program hazırlanır. Öyle de olunca, kim neyi yapacak, nasıl olacak, değişecek yasaların ne kadar zamanda olacağı, hangi yasanın ne kadar zamanda yazılacağı, bunların hiçbiri yok. Hatta Lefke Avrupa Üniversitesi kime bağlıdır bile anlaşılamadı. Kalkınma Bankası’nda da aynı durum söz konusundur. 15 günde hükümet 2 günde program olmaz, önce bunu değiştirmek lazım.”

 

“Bu taammüden adam öldürmektir”

Ülkedeki çevre sorununa da değinerek, halkın çevreye olan duyarsızlığına işaret eden Talat, “çevre destebanları olmalı ve çevreyi kirletenler çok ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır” dedi.

Halkın çevre bilincinin, yetkililerin de çevre politikası olmadığını kaydeden Talat, çevrenin insanoğlundan çok kötü bir muamele gördüğünü söyledi ve “esas sorumlu halkımızdır. Kirleten halktır” diye konuştu.

Çevreyi kirletmenin günah ve suç olduğunun insanlara öğretilmesi gerektiğini belirten Talat, “bana göre en iyi eğitim; takip ve cezadır. Çevre politikasının kalbinin takip ve cezada olduğunu düşünüyorum” dedi.

Avrupa Birliği’nde ülkelere ve devletlere, çevre politikalarına uyulmadığında çok ağır cezalar olduğunu söyleyen Talat, “insanın ulaşamadığı ve kirletilmiş yerler var. Çevreyi kirletmek taammüden adam öldürmekle aynıdır” şeklinde konuştu.

 


Leave a comment

Your email address will not be published.