KKTC’nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş kendisi ile ilgili hiç konuşulmayan şeyleri Oshan Sabırlı’ya anlattı. Özel hayatının kapısını da Oshan Sabırlı’ya açan Denktaş din, spor, ölüm ve daha bir çok farklı konuda gündem yaratacak açıklamalarda bulundu.
23.08.2009
OSHAN SABIRLI: Siz sürekli olarak Kuran-ı Kerimden bahsediyorsunuz. Her sıkıntıya girdiğinizde kuranı okuduğunuzu söylüyorsunuz, hatta daha önce de röportaj yapmak için ofisinize geldiğimde Kuranı masanızda da gördüm nedir bu bağınız Kuranla?
RAUF DENKTAŞ: Her Ramazan, Kuran-ı Kerimi ben 30 gün içerisinde, bir kez daha baştan sona okuyorum. Emin olun her okuduğumda ise yeni bir şey öğreniyorum. Arada Atatürkçü, ilerici, din uzmanı, din profesörlerinin yazdığı kitaplar var. Onları da alıp okuyorum. İnsana huzur haz veriyor. Sabır bizim dinimizin temelidir.
BENİ KİMİ DİNDAR KİMİ DİNSİZ ZANNEDER
Bunları düşünerek, bunları öğrenerek biz bu zor günlerde, zor aylar, zor yıllar geçirdik. Bir yere gelirsin, artık teslim mi olalım vaz mı geçelim. İşte o an Kuran-ı Kerim’den bir ayet aklına girer. Bazıları beni koyu dindar zanneder, kimisi dinsiz zanneder, hiç umurumda değil. Ben kendi manevi dünyamı yaşarım. Benim iki büyükannem vardı. Babaannem ve anneannem bizimle yaşardı. Dolayısıyla küçük yaştan namaz, niyaz, dua bunları görerek büyüdük biz. İlkokulda sarıklı hocalar, Allah rahmet eylesin Faik Hoca bize din dersi verirdi. Öğrendiğimiz süreleri ondan öğrendik namaz nasıl kılınır ondan öğrendik. Şimdi din derslerine bakıldığında, aman ha, bir kuran kursu var, geçen gün gördük. Uçaktan inen başı bağlı küçücük kızlar… Bu tabiatıyla kabul edilmez bir şeydir.
DIN ÖĞRENMEK, DINIMIZI ÖĞRENMEK KÖTÜ BIR ŞEY DEĞILDIR.
Buradaki din dersi, din bilgisi için kurs açılıyor. “Hayır onu da istemeyiz”. Ben eğitim bakanıyla konuştum. Bana dedi ki, Türkiye’ye kuran kursuna bu şekilde gönderilmenin önünü kesiyoruz biz. Din öğrenmek, dinimizi öğrenmek kötü bir şey değildir. Öğrenilecekse de küçük yaştan öğrenilir.
Ramazan, yardımlaşmadır, komşuya yardımdır, aç kalmanın ne demek olduğunu anlamaktır. Bir terbiyedir Ramazan. Bedenin terbiyesi, ruhun terbiyesidir.
ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOK
OSHAN SABIRLI: Ne kadar çok telaffuz ettiniz bilmiyorum ama, ölümle ilgili ne düşünüyorsunuz?
RAUF DENKTAŞ: Doğduk öleceğiz. Bundan kaçmak yok, bunu insanın bilmesi lazım. Hindistan da bir grup insan bir tarikat, çocuklar doğduğunda ağlarlarmış. Neler çekecek diye matem tutarlarmış. Öldüğünde ise kurtuldu diye bayram ederlermiş. Yani bu olaya böyle bakan da var. Bizde tüm mesele, “cehenneme mi gideceğim? Cennete mi gideceğim?”. Hayır efendim öldükten sonra ruhun bir yere gidecek. Buna inanmak lazım. Yokluk içinde değilsin. Bir hesap vereceksin. Ama Allah seni cayır cayır yakacak değil. Nedir Allah korkusu? Allah korkusunu ben şöyle tarif ederim. İnsan nasıl canı gibi sevdiği aşık olduğu ve onun isteği gibi hareket ederse Allah sevgisi en büyük sevgi, en büyük aşk. Onu üzmemek için onun dilediği gibi yaşamaya çalışırsın. Korktuğundan değil sevdiğinden. Bu çok önemlidir.
ÖLSEM BILE INER BIRISININ GIRTALIĞINI SIKARIM
OSHAN SABIRLI: Rauf Denktaş bugün ölecek olsa arkasında bıraktığı ne için üzülür?
RAUF DENKTAŞ: Benim üzüntüm büyük mücadele sonucu bu halkın meydana getirdiği, bir devletin ortadan kalkmasını görmektir. Onu görmektense ölmeyi tercih ederim. İkincisi diğer tarafa gittiğimde yine göreceğim. O zaman iner birinin gırtlağına sarılırım. Olacak iş değil. Allah bize o günü göstermesin. Devlet yaratmak bir kadının çocuk doğurmasına benzer. Devlette, kan içinde revan içinde çığlıklar atarak acılar çekerek doğar. Kadın buna 9 ay dayanır. Bir devletin doğuşu bizde 20 sene aldı. 1963’ten 1983’e sürdü. Neler çektik. Ne şehitler verildi. Devlet meydana geldi, 26 yaşına da geldi. Bir delikanlı oldu. Görüşmelere oturacaksın devlet yok ve olmayacak şeklinde oturursan tabiatı ile ben yanarım. Olacak iş değil.
HERŞEYI RUM BASININDAN ÖĞRENIYORUM
OSHAN SABIRLI: Şu anki müzakere sürecini takip edebiliyor musunuz? Süreçle ilgili bilginiz var mı?
RAUF DENKTAŞ: Yakından izlemeye çalışıyorum. Özellikle bilgi kaynağımız Rum basını. Rum basınına baktığımda değişiklik var mı? Yaklaşımları değişti mi? ona bakarım. Geçenlerde 1996 yılının yazdığım raporlarına baktım. O günlerde yaptığım beyanatlar, bugün yaptığım beyanatların tıpa tıp ayni. Çünkü Rum tarafında değişen bir şey yok. Hristofyas iyiymiş, uzlaşıcıymış falan. Hepsi martaval. Adam diyor ki; Makarios’un siyasetini takip ediyorum. EOKA bize yön gösteriyor. Siyasetimiz Türkiye’yi adadan çıkarmak, Kıbrıs Türklerini Türkiye’den koparmaktır. Peki daha ne desin. Ayrı devlet olmaz diyor, ayrı garanti ne münasebet. Bunları söyleyen bir adamla yapacağınız bir anlaşmanın size faydalı olabilmesi için, ne Rum’u bilmek gerekir ne de geçmişi. Bu gözümüz kapalı kuyuya düşmeye benzer.
HALKA ANLATMAK LAZIM
OSHAN SABIRLI: Liderler bazında 40 görüşme yapıldı, bundan sonraki süreç nasıl çalışacak?
RAUF DENKTAŞ: Talat’ın yerinde olsam, “1. safha bitti. Açıklama olmayacak gizli tutulacak.” Ama Rum istediği her şeyi açıkladı. Dolayısıyla halk ya bilir, ya bilmez, ya yanlış biliyor yada doğru biliyor. 2. Safhaya geçmeden ben olsam ve çağrı yaparım, meclise giderim ve meclise hangi konularda anlaştık hangi konularda anlaşmadık niçin anlaşmadık ve bu konularda ne yapmak istiyoruz. Kırmızıçizgimiz nedir? tüm bunları açıklıkla meclise ve halka açıklıkla duyurum. İkinci safhaya bu safhada gidelim mi yoksa yeni isteyeceğimiz bir şeyler mi var. Rum tarafı hala Kıbrıs meselesi 1974’te başladı diyorsa. Hala garanti istemem hala iki kesimlilik AB normlarına göre Kıbrıslıların her yere yerleşebileceği bir şekil alacak diyorsa, Kıbrıs Türklerini Türkiye’den koparacağım diyorsa. Halkı coğrafyayı kurumları birleştireceğim diyorsa, bunların ayrı ayrı anlamı var. Bunları halka anlatmak lazım. Halka kabul eder misiniz? Etmez misiniz? Diye sormak lazım.
OSHAN SABIRLI: Sağlığınız nasıl? Sağlığınıza dikkat ediyor musunuz?
RAUF DENKTAŞ: Sağlığımla ilgili aslında epeyi şey geçirdim. Kalp ameliyatları oldum.
SPOR YAPIN
OSHAN SABIRLI: Kıbrıs sorunu insanı kalp hastası yapıyor mu?
RAUF DENKTAŞ: Yok ondan dolayı değil. İnsan kendi kendine yapar. Eğer sen spor yapmazsan. Yer içer oturursan, birde üzerinde stres varsa her şey olur. Ben bunu gençlere söylemek istiyorum muhakkak kendilerine zaman ayırsınlar. Muhakkak bir egzersiz, spor yapsınlar. İçki zarardır. Esrar katiyen, sigara zehirdir bunlardan vazgeçsinler. Ben 30 yıl sigara içtim. Az kaldı ölüyordum.
SİGARAYI AT DEDİ, PAKETİM ATTIM
Barış harekâtından 2 ay önce ilk torunum doğdu. Onu görmeye gittiğimde sigara yine ağzımdaydı. Doktor sigarayı at dedi ben paketi attım. 2 Ay sonra büyükelçi beni çağırıyor “yarın sabah gelecekler gereken tertibatı al” diyor. Elim paketine gitti sonra elimi geri çektim. “Geliyorlar” dedim, içsem de gelecekler, içmesem de. Ertesi gün haber geldi, “hastanede 100 kadar şehit var, gömemiyoruz, kolordudan izin almak gerek” şeklindeydi. Durum hakikaten öylemi diye gittim. Saymadım ama Allah rahmet eylesin koridor şehitlerle doluydu. Birisi bana sigara vermiş, almışım. Çakmağı çakınca farkına vardım. Bunlar şehit oldu, ben sigara içince canlanacaklar değil ya. O sigarayı attım. O imtihanları verdim. 15-20 gün odacı kapının önünde dururdu.”içeri girdiğinizde size bağıracak, asabı bozuktur, aldırmayın” derdi. Hakikaten, nasılsın diye sorduklarında “sana ne doktor musun” diye karşılık verirdim. Böyle günler geçirdim. Ama hiç geriye bakmadım.
OSHAN SABIRLI: Son günlerdeki Ergenekon Kıbrıs konuların hakkında neler söyleyeceksiniz?
RAUF DENKTAŞ: Milliyet gazetesinde bir haber çıktı. O zamanki büyük elçimiz. Askeri makamlarla gidip konuşmuş bilgi vermiş. Bu onun göreviydi. Hükümetinin devletinin siyasetini, Türkiye’de karar merciinde olan insanlara anlatmak göreviydi. Gördüğü tehlikeleri söylemek göreviydi. Bunu suç diye almak ve Ergenekon davasında kayda geçirmenin ben anlamını hiç anlamadım. Böyle bir şey yok. Ama belli ki delil bulmak için samanlıkta iğne arar gibi bir teşebbüs var insanların aleyhine.