Kıbrıs sorunuyla ilgili son gelişmeleri değerlendiren KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Ada’da çözüm için Rum tarafının AB’den tecrit edilmesine bağlı gelişmeler olacağını ve çözümün de bu yoldan geçtiğini söyledi. Kıbrıslı Rumların, “Talat, Denktaş’a benzemeye başladı” yorumlarına atfen Talat, “Rumlar beni Denktaşlaştırdı” ifadelerini kullandı.
‘KAYBEDİLMİŞ BİR DAVA’’
Kıbrıs davasının kaybedilmiş bir dava olduğunu ve şu anda yeniden şekillendiğini’ yineleyen KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs Türkleri için ciddi tehlikelerin azaldığını ve Türkiye’nin AB sürecinin Kıbrıs Türklerini ciddi anlamda mahvedecek bir süreç olmayacağını açıkladı. Rumların yürüttüğü politikayı çok başarılı bir Denktaş politikasına benzetti ve bu politikayı, sinsi, entrikacı, kaba, son derece baskıcı, egemenlik iddiasını üst düzeye çıkarmış, katı uzlaşmaz bir politika olarak nitelendirdi. Son gelişmeleri Doğan Haber Ajansı’ndan (DHA) Oshan Sabırlı’ya değerlendiren KKTC Cumhurbaşkanı Talat, sorulara şu yanıtları verdi:
‘RUM TARAFI, OLUMSUZ TUTUMU NEDENİYLE AB’DE TECRİT EDİLECEKTİR’
OSHAN SABIRLI: Kıbrıs Türkü, çözüm yolunda istekliliğini referandumda ’Evet’lerle belirtirken, Yeşil Hat Tüzüğü, Kıbrıs Türklerinin ekonomisini yükseltmek için devreye girdi, işlevsel olamadı. Referandum sonrasında BM Genel Sekreteri’nin Konsey’e sunduğu raporda izolasyonların kalkması gerektiğiyle ilgili açıklamalar var; buradan da gelişme çıkmadı. Mali yardım tüzüğü ve direk ticaret tüzükleri de rafta bekletilmekte. Tüm bunlara baktığımızda ne yapmalı? Herşey Güney Kıbrıs’ta mı bitmekte? Hep Güney Kıbrıs’a mı takılıyoruz ?
MEHMET ALİ TALAT: Tabi ki. Güney Kıbrıs AB üyesi. Doğruluğu kanıtlanan süreçte uyarımız buydu. Kıbrıs Rum tarafının AB’ye gireceğiyle ilgili uyarılarda bulunduk. Çok ciddi hatalar yapıldı. “Rum tarafı, AB’nin eşit üyesi olacak ve bu gücünü kullanarak bizi çok zor şartlara itecek” demiştik, bugün o gerçekleşiyor. Bu arada Güney Kıbrıs’ta lider değişikliği oldu ve fanatik bir lider iktidara geldi. Onun da etkisiyle, önümüze çıkan her türlü olayda, gelişmede, elinden gelen her türlü engeli çıkarıyor. Bundan sonra da böyle olacak. Unutmayın AB 25 üyelidir, Güney Kıbrıs bunlardan yalnızca bir tanesidir. Yunanistan’ı da çıkarmamız durumunda, 23 üye, sonuçta 700 bin nüfuslu, Kıbrıs Rum tarafının esiri olmayacaktır ve süreç içerisinde Kıbrıs Rum tarafının olumsuz tutumu, AB’de tecrit edilmelerine yol açacaktır. O durumların geçerli olduğu koşullar ortaya çıktıkça, Rum tarafına bağımlılığımız ve Rum tarafından engellemelerimiz de aşağıya gidecek ve minimuma yaklaşacaktır. Belli bir zamana ihtiyaç var. AB üyeliğini lehine kullanan Rum tarafının tecrit edilmesine bağlı olarak gelişmeler olacaktır. Geçmişte oluşturulmuş ve kaybettiğimiz politika, çöken politika, kaybettiğimiz Kıbrıs davası şimdi yeniden oluşuyor. Yeni şartlarda yeni anlayışla yeniden oluşuyor. Bu yeniden oluşum sürecini yaşıyoruz şu anda. Bundan dolayı zaman zaman umutsuzluk, gelecek belirsizliği, öfke, sevinç hepsini bir arada yaşıyoruz.
‘ÇÖZÜM İÇİN ZAMAN TAHMİNİ YAPMAK KOLAY DEĞİL’
OSHAN SABIRLI: Ada’da ciddi anlamda bir belirsizlik yaşanıyor. Daha olumluya doğru, çözümle ilgili olarak kafanızdan geçen zaman nedir? MEHMET ALİ TALAT: Bizim için ciddi tehlikeler azalmıştır. Bunların bir tanesi ve en önemlisi AİHM’de açılan mülkiyet davalarıdır. Türkiye’nin AB sürecindeki tehlike ve fırsatları da vardır. Türkiye’nin AB süreci bizi ciddi anlamda mahvedecek bir süreç olmayacaktır, o bakımdan bir endişem yok. Mülkiyet davalarının yasal yanı önemlidir. Sorunlarımızın siyasi yanı çok da büyük ve çok riskli değildir. Kıbrıslı Türkler olarak çok ciddi sorunlarla karşı karşıya değiliz. Önümüzdeki süreç içinde tehlikeler olacak, fırsatlar da olacak, imkanlar da olacak. Zaman tahmini yapmak kolay değil.
‘RUM TARAFIYLA TÜRKİYE’NİN KARŞILIKLI ANLAYIŞ İÇİNDE OLMASI MÜMKÜN DEĞİL’
OSHAN SABIRLI: Sürekli olarak Güney Kıbrıs’a barış elinizi uzattığınızı belirtiyorsunuz. Güney Kıbrıs’tan sizinle görüşme yönünde hiçbir açılım sinyali verilmemekte. Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos Ada’da bir çözüm için sizin muhatabınız olmadığını ve muhatap olarak Türkiye’yi kabul ettiklerini belirtmekte. Mevcut durum içinde Rum tarafı neyi bekleyecek? Rum tarafı bu süreçte hangi politikayı izliyor?
MEHMET ALİ TALAT: Rum tarafı, Türkiye’nin AB süreci içinde Türkiye’yi bir aşamada muhatap alabileceğini düşünüyor. Üstelik AB’nin 24 üyesini de arkasına alarak Türkiye’yi köşeye sıkıştıracağını hesaplıyor. Olay böyle değil ama. Teorik olarak, AB deneyimi, AB hukuku olarak olay böyle görünse bile, fiilen uygulamada böyle olmayacak; çünkü AB sürecinde Rum tarafının yarattığı rahatsızlık ve usanç belli bir limiti zorladığı zaman artık Rum tarafıyla birlikte hareket etmek yerine Rum tarafına yönelik tepkiler gelecek. O yüzden Rum tarafının hesabı doğru bir hesap değil. İlişkileri normalleştirmek diye de ifade ediyorlar. Bazen Rum Yönetimi ve bazı ülke diplomatları ve hatta bazen bazı Türk muhalifleri de ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ ve Türkiye’nin ilişkilerini normalleştirmesinden bahsediyor. Böyle bir şey mümkün değil. Normalleştirme karşılıklı anlayış gerektirir. Kıbrıs Rum tarafıyla Türkiye’nin karşılıklı anlayış içinde olmaları mümkün değil. Kıbrıs Rum tarafı Türkiye’ye ’topraklarının yüzde 37’sini işgal eden ülke’ muamelesi yapıyor. Türkiye de Rum tarafına, garanti anlaşmalarından kaynaklanan garantörlük pozisyonuyla, Kıbrıs Türk toplumuna yönelik Rumların saldırıları nedeniyle saldırgan bir toplum gözüyle bakıyor ve Kıbrıs’a gasp eden bir toplum olarak bakıyor. Bu ilişki nasıl normalleşir? Bu durum ortadan kalkınca normalleşir. Çelişki uzlaşmaz olmaktan çıkarsa, uzaklaşırsa bu ilişkiler normalleşebilir. Türkiye ve ’Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilişkilerinin normalleşmesi ancak ve sadece çözüm ve çözüm yolunda adım atılmasıyla mümkündür. O bakımdan bunu talep etmek çok mantıklı değil. Fırsatları değerlendirip, tehlikeleri savuşturacak bir anlayışla bakmak lazım olaya. Çünkü Türkiye’nin AB süreci dinamik bir süreç olacak. Her gün yeni fırsatlar, yeni tehditler, yeni gelişmelerle karşılaşacağız.
‘3 EKİM’E KADAR BİR TEHLİKE YOK’
OSHAN SABIRLI: Peki 3 Ekim’e kadar olan süreç ne gibi tehlikelerle dolu?
MEHMET ALİ TALAT: 3 Ekim’e kadar bir tehlike yok. Esas olan 3 Ekim sonrasıdır. O dönem dinamik bir süreç olacağı için, Türkiye’nin ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ ile karşılaşacağı, takışacağı, Avrupa’yla karşılaşacağı, takışacağı birçok konu olacak. Makul ve doğru hareketlerle AB içinde Rum tarafını izole etmek, bir kenara itmek gibi bir fırsat da rahatlıkla ortaya çıkabilecek. Bazılarının iddia ettiği gibi bu süreç bizim sessizliğimiz veya aktif olmamamızla tanımlanamaz. Çünkü tam tersine çok aktifiz.
KATILIKTA HİÇBİR TEREDDÜT GÖSTERMİYORLAR
OSHAN SABIRLI: Yıllarca Rauf Denktaş görüşmelerde bulundu. ’Uzlaşamaz’ dendi, ’Masadan kaçıyor’ dendi. Siz bir politikacı olarak, dürüst olarak, Güney Kıbrıs’ın politikasını nasıl buluyorsunuz?
MEHMET ALİ TALAT: Dürüst olarak şöyle: Çok usta, detayları çok iyi kullanan, iyi bilen; bundan dolayı da Kuzey Kıbrıs’ta Denktaş dönemi anlayışından farklılaşan, ama dünyaya bakış olarak Kıbrıs sorununa bakış olarak Denktaş Bey’in görüşleriyle özdeşleşen bir politika görüyorum. Yani samimi olarak, çok usta, çok manevra yapabilen, çok ayrıntıyı değerlendirip kullanabilen bir Denktaş olarak görüyorum. Katılıkta kesinlikle hiçbir tereddüt göstermiyor Rum tarafı. Rum, Kıbrıslı Türkleri domine etmeye çalışıyor, Kıbrıslı Türkleri egemenliği altına almaya çalışıyor, bunu birçok manevrayla süslüyor. Çok usta manevralarla süslüyor. Bazen şaşarsınız, bazen ben de şaşarım ama sonrasında gelişmenin ne olduğunu kavrarım. Çünkü onu öyle yapacaklarını, yapmaları gerektiğini beklerim. Çok uzmandırlar, bu konuda bu uzmanlıkları, bazı zorlukları, güttükleri katı politikayı törpüler veya örter. Bu nedenle dünya bunları görüp tepki göstermez, daha yumuşak tepkiler gösterir.
RUM POLİTİKASI SİNSİ, ENTRİKACI, KABA, ÇOK BASKICI, KATI VE UZLAŞMAZ
Rumlar sınır kapısı açılsın istiyor. İki toplumun temas etmesini istiyor, bir yandan da temas etmek isteyen insanları ’Temas etmeyin’ diye tehdit ediyor. İki toplumlu (Türk ve Rumların ortak etkinliği) etkinlikleri desteklediğini söylüyor. Teker teker insanlara iki toplumlu etkinliklere katılmamaları için tehditlerde bulunuluyor. Katılacak olanları da kendi devlet politikasının doğrultusunda etkiliyor veya zorluyor. Çok ince ve tabiri doğrudur, kullanacağım ’sinsi’, entrikacı bir politika güdüyor Güney Kıbrıs. Tüm bunların dışında kaba, son derece baskıcı, egemenlik iddiasını üst düzeye çıkarmış bir katı, uzlaşmaz politika izliyor. Bu bakımdan bizim eski politikanın bir versiyonudur. Çok daha sofistike çok daha detaylandırılmış, çok daha süslenmiş, kalitesi artırılmış bir versiyondur.
KOLTUĞA OTURAN DENKTAŞLAŞIYOR
OSHAN SABIRLI: Güney Kıbrıs’taki siyasi partilerle en iyi ilişkileri olan siyasi partinin, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin tabanından geliyorsunuz. Şu anda Güney Kıbrıs’ta, eski KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a benzetiliyorsunuz. Rumların siz cumhurbaşkanı olmadan önceki beklentileriyle, cumhurbaşkanı olduktan sonraki beklentileri mi değişti, siz mi değiştiniz?
MEHMET ALİ TALAT: Rumlar için en iyi Türk, ’Rumlar gibi düşünen Türk’tür. Böyle Türk de yoktur. O yüzden, kim bu göreve gelirse, onlar bir Talat, bir Denktaş yaratacaklar. Bundan önceki emsal Denktaş’tı, Denktaş benzetmesi yapıyorlar. Bu koltuğa kim oturursa ona saldıracaklar, onu dışlayacaklar, bundan yüzde yüz emin olun. Kim olursa olsun, en aşırı uçtaki bile bu koltuğa otursa, ona da aynı muameleyi yapacaklar. Benim söylemlerim değişmedi. Rum Yönetimi’nin esas niyetinin Kıbrıslı Türkleri egemenliği altına almak olduğunu ben Avrupa’daki birçok konuşmamda dünyanın değişik ülkelerinde ifade ettim. Bunlar benim için yeni değil ama şu anda ben içinde yaşıyorum. Ben çözüm yanlısı olduğum için Rum tarafının çözümsüzlük politikasını açığa çıkardım. Tüm dünya bunları görür hale geldi. Bu aslında büyük bir başarıdır. Ben değişmedim. Onlar maskelerinden çıktılar. Fark oradadır. Kendi politikacıları maskeliydi. Rum halkına da kendilerini o maskeleriyle tanıtmışlardı. Rum halkı Güney’de bulunduğu için onların gerçek durumunu da biliyordu dolayısıyla maskelerini sıyırdık ve gerçek yüzleri ortaya çıktı. Bir gerçek daha var: Şu anki Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Rum liderliği, Denktaş Bey yönetiminden çok daha fanatik, çok daha fazla egemen anlayışa sahip.
(DHA / 26 Eylül 2005)